FUZÛLÎ’NİN HAYATI

FUZÛLÎ’NİN HAYATI 1

Fuzûlî, 16. yüzyıl divan edebiyatının en güçlü şairlerinden biridir. Azerî lehçesiyle şiirler yazan Fuzûlî Irak Türkmenlerindendir. Hayatı hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Fuzûlî’nin doğum yeri ve tarihi belli değildir. Tezkirelerde şairin Hille’li ya da Kerbela’lı olduğuna dair farklı görüşler bulunmaktadır. Fuzûlî, adının “Mehmed” olduğunu Matla’u’l-i’tikâd adlı eserinin önsözünde ifade etmektedir. Sâdıkî de Mecma’u’l-Havâs adlı tezkiresinde onun, Oğuzların bir kolu olan Bayat aşiretinden olduğunu ve bu aşiretin Selçuklular zamanından beri Irak’ta yerleşmiş bulunduğunu söyler.

Fuzûlî’nin iyi bir tahsil gördüğü ve dönemin ilimlerini öğrendiği eserlerinden anlaşılmaktadır. Arapça ve Farsçayı da bu dillerde şiir söyleyebilecek derecede bildiğini yine eserlerinden anlıyoruz. Farsça Divan’ının önsözünde beğendiği her mahlâsı başkalarının aldığını, “arsız, gereksiz, fodul” manalarına gelen “Fuzûlî”yi mahlâs olarak seçtiğini ifade eder, ancak kelimenin aynı zamanda “fazl” kelimesinin çoğulu olup “erdemlilik, olgunluk” manalarını taşıyor olması, şair tarafından bu manasının da gözardı edilmediğini ortaya koymaktadır.

Fuzûlî’nin şiirlerinden onun hangi devlet büyükleri ile münasebette bulunduğu anlaşılabilmektedir. Şairin yaşadığı dönemde Diyarbakır ve çevresine hâkim olan Elvend Bey tarafından himaye edildiğini Farsça bir kasidesinden anlıyoruz. Beng ü Bâde mesnevisini Safevî hükümdarı Şah İsmail’e sunmuştur. Safevîlerin Bağdat valisi Musullu İbrahim Bey’in de himayesini görmüştür. 1534 yılında Bağdat’ın Osmanlıların eline geçmesinden sonra şairin başta Kanunî Sultan Süleyman olmak üzere birçok Osmanlı devlet adamına şiirler takdim ettiği, ancak beklediği ilgi ve desteği göremediği bilinmektedir.

Fuzûlî’nin, Irak ve çevresinin, Safevîlerin hâkimiyetindeyken Tebriz’e gitmek istemiş, ancak ömrü boyunca Irak ve çevresinden dışarıya çıkamamıştır. Farsça bir kasidesinden onun Hindistan’a gitmeyi de arzu ettiği anlaşılmaktadır. Kanunî’nin Bağdat seferi sırasında Hayalî ve Yahya Bey gibi ünlü Osmanlı şairleriyle tanıştığı kaynaklarca ifade edilir. Ayrıca bu iki şairin, Fuzûlî’nin şiirlerine nazire yazdıkları da bilinmektedir.

Bağdat havalisinde doğup büyüyen Fuzûlî, Hz. Peygamber’e, onun ailesine ve on iki imama içten bir sevgi ile bağlıdır. Türkçe, Arapça ve Farsça şiirlerinde onları övmüş, özellikle Hadîkatü’s-Süedâ adlı eserinde Hz. Hasan ve Hüseyin’in şehit edilişlerini çok samimi bir üslûpla anlatmıştır. Yine ünlü Kerbela Mersiyesi’nde Kerbela şehitlerini anlatmıştır.

Fuzûlî’nin ölüm tarihi, aynı zamanda Bağdatlı olan Ahdî’nin Tezkire’sinde verilmektedir. Buna göre şair 1556 yılında 70 yaşlarında iken vefat etmiştir. Yine Ahdî’ye göre “Fazlî” adlı bir oğlu olup o da muamma ve tarih söylemede başarılıdır.

 

Eserleri

Fuzûlî’nin çok sayıda eseri bulunmaktadır. Manzum ve mensur olarak Türkçe, Arapça ve Farsça eserler vermiştir. Fuzûlî’nin eserleri şunlardır:

 

Türkçe Eserleri:

  1. Manzum olanlar: Türkçe Divan, Leyla ile Mecnun, Bengü Bâde, Tercüme-i Hadîs-i Erba’în, Sohbetü’l-Esmâr.
  2. Mensur olanlar: Hadîkatü’s-Süedâ, Mektuplar.

Farsça Eserleri:

  1. Manzum olanlar: Farsça Divan, Sâkî-nâme, Hüsn ü Aşk, Enîsü’l-Kalb.
  2. Mensur olanlar: Rind ü zâhid, Risâle-i Muammâ.

Arapça Eserleri:

  1. Manzum olan: Arapça Divan.
  2. Mensur olan: Matla’u’l-İ’tikâd.
Yazan | 2017-12-25T10:10:06+00:00 Aralık 22nd, 2009|Makaleler|Yorum yok